#newnavbar ul li{font-size:100%; list-style-type: none; display:inline; padding:0px; margin:10px; border:0px solid; } #newnavbar li a{ color:#333366; } #newnavbar li a:visited { color: #c00000; } #newnavbar li a:hover { color: #c00000; }

Günün Sözü

26 Haziran 2015 Cuma

BAKIŞ AÇIN DEMEK, "SEN" DEMEK 2


 
Sakin ve soğukkanlı olabilmek
Sakinleşmek


"Bakış Açın Demek, 'Sen' Demek" yazımızı noktalarken, "Olaylara sakin ve soğukkanlı yaklaşacağız da, nasıl?" demiştik.

Bakalım, neler yapabiliriz?







 
Bu konuda çalışmaya ve kendinizi geliştirmeye, ufak sorunlardan başlayın. 
Örneğin, önemli bir görüşmeniz var, zamanında yetişebilmeniz için binmeniz gereken otobüsü 10 saniye gecikmeyle kaçırdınız ve bir sonraki otobüs yarım saat sonra gelecek.

1- NEFES ALIN - VERİN!

Hemen derin bir nefes alın; gözlerinizi kapatın; kısa bir süre nefesinizi tutarak, sonrasında yavaşça bırakın. Yetmezse bir kez daha, ya da bir kaç kez daha tekrar edebilirsiniz. 
Bilimsel olarak da kanıtlandığı üzere; yavaş, derin ve ritmik solunum, kasları gevşeterek kalp atışlarınızın düşmesini ve hormonal sistemin yavaşlamasını sağlayacak ve sonuç olarak vücutla birlikte zihninizin de rahatlamasına yardımcı olacaktır. 


2- DOĞRU NOKTAYA ODAKLANIN!

Nispeten sakinleştiğiniz bu noktada; eğer görüşmeye yetişemezseniz neler olabileceğine odaklanırsanız, alıp verdiğiniz bütün o nefesler boşa gitmiş olacak ve tam biraz sakinleşmişken, panik düzeyiniz yine artmaya başlayacaktır. 

Bu yüzden, yetişemezseniz neler olabileceğine değil, yetişmek için ne yapabileceğinize odaklanın.


3- ALTERNATİF ÜRETİN!

Sizi gideceğiniz yere ulaştırabilecek diğer tüm seçenekleri tek tek düşünün ve her biri için ne kadar zamana ihtiyacınız olduğunu da...

İki sokak ötede gideceğiniz yere kalkan minibüsler olabilir. Oraya ne kadar zamanda yürüyebilirsiniz ve minibüsle giderseniz, yol ne kadar sürer?

Taksiye binmek için yanınızda yeterli para var mı? Ya da yakınlarda hemen sizi gelip alabilecek bir arkadaşınız?

Metroya yakın mısınız? Ya da başka bir otobüse binerseniz, gideceğiniz yere en yakın nerede inebilir, oradan başka bir araçla ya da yürüyerek hedefinize ulaşabilir misiniz? Mümkünse, ne kadar zamanda?

Sakin kaldığınız sürece, bu ve buna benzer daha bir çok farklı çözüm üretebilir ve içlerinden en doğru ve uygun olana vakit kaybetmeden karar verebilirsiniz.  


4- HAREKETE GEÇİN!

Olduğunuz yerde hiç bir şey yapmadan kalakalırsanız, hem siniriniz bozulur, hem de vakit kaybedersiniz. O durakta öylece bekleyemeyeceğinize göre, alternatif çözümünüz hangisi ise, ona doğru yürümeye başlayın. 
İki sokak öteden geçen minibüsleri denemeye karar verdiyseniz, bir yandan oraya doğru yürüyün, bir yandan da yakınlarda aracıyla gelip sizi alabilecek bir arkadaşınız varsa, onu arayın! 
Pratik olun, çok yönlü düşünün ve arada asabınızın bozulmaya başladığını hissettiğiniz anda, 1.adıma dönün: 
Nefes alın - verin!
Güzel...


5- İYİ DÜŞÜNÜN, İYİ OLSUN!

İtiraf etmem gerekirse, her ne kadar benim de üzerinde hala derin şüphelerim ve soru işaretlerim olsa da, ister inanalım ister inanmayalım ama ÇEKİM YASASI diye bir şey var.
Sakin ve soğukkanlı bir şekilde gereken her şeyi yaptığınızda, sonrasında geriye tek bir şey kalıyor. 
İçinizden sürekli, "Yetişeceğim! Yetişeceğim! Yetişeceğim!" deyin. Tekrarlayabildiğiniz kadar, inanarak tekrarlayın.



6- DAHA KÖTÜSÜ DE OLABİLİRDİ!

Bazen, her şeyi denedikten sonra bile, işler umduğunuz gibi neticelenmeyebilir...
Hayat böyle bir şey zaten.
O durumda da, daha kötüsünün de olabileceğini aklınıza getirin. 
Yolda bir kaza yapıp, o görüşmeye hiç gidemeyebilirdiniz de...
Ya da sevdiğiniz birinin başına kötü bir şey geldiğini haber alıp, o çok önemli (!) görüşmeniz yerine, oraya gitmek zorunda da kalabilirdiniz.  

Mevzuyu hemen hemen her yerde anlattığım ufak bir örnekle noktalayalım. 

İyi düşün iyi olsun
İyi Düşün
Tanıdığımız bir teyzemiz vardı 70 yaşlarında...Allah ömür versin hala da var ve muhtemelen hepimizi gömecek kadar da uzun süre var olacak. Çünkü kadın her daim dimdik, sakin ve pozitif...

Teyzemin konumuzla alakalı pek çok söylem ve eyleminden bahsetmek mümkün, ki ayrı bir yazı ( ya da yazı dizisi! ) haline bile getirilebilir, ama benim en hayret ettiğim tepkisi ve duruşu şu olmuştur:



Teyzem ve komşusu, yıllar önce eşlerini bir iş için otobüsle İstanbul'a yolcu ediyorlar.
Bir süre sonra, otobüsün Bursa yakınlarında kaza yaptığı haberi geliyor.
Karşı yönden gelen bir tırla çarpışan otobüsten sadece iki kişinin yaralı olarak kurtarıldığı söylendiği anda, 
komşusu kendini çoktan yerlere atmış, feryat figan "Gitti kocam, gitti evimin direği!" diye dövüne dövüne ağlarken,
teyzemin yüzü bir anda aydınlanıyor ve "O kurtulanlardan biri kesin benimki!" diyor gülümseyerek...Ve buna gerçekten inanıyor da...Neredeyse emin...

Ve biliyor musunuz? 
Siz ister tesadüf deyin, ister "çekim", ister kader; ama gerçekten de, 
komşu o kazada eşini kaybederken, teyzemin eşi bir kaç kırık ile kazayı atlatan o iki kişiden biri olarak kurtuluyor.

Sanırım gerçekten de hangi taraftan baktığımıza göre şekilleniyor olabilir hayat...










 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz ne dersiniz?